ÜRÜN : DÜNYADA SES GETİREN 2023’ÜN EN ÖNEMLİ SEÇİMİ TAMAMLADIK

ÜRÜN : DÜNYADA SES GETİREN 2023’ÜN EN ÖNEMLİ SEÇİMİ TAMAMLADIK

EGE BÖLGESİ SANAYİCİLERİ ODASI (EBSO) MAYIS OLĞAN MECLİS TOPLANTISI, TOBB GENEL KURULU NEDENİYLE EBSO YÖNETİM KURULU BAŞKAN YARDIMCISI HAKAN ÜRÜN’ÜN KATILIMIYLA MECLİS BAŞKANI HALİL İBRAHİM GÖKÇÜOĞLU YÖNETİMİNDE İZTO MECLİS TOPLANTI SALONU’NDA GERÇEKLEŞTİRİLDİ.

Ege Bölgesi Sanayicileri Odası(EBSO) Mayıs ayı olağan Meclis toplantısı, Meclis Başkanı Halil İbrahim Gökçüoğlu yönetiminde İZTO Meclis Toplantı Salonu’nda saat 16.00’da başladı.

EBSO Yönetim Kurulu Başkan Ender Yorgancılar’ın Ankara‘da TOBB Genel Kurulu katılması nedeniyle EBSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Hakan Ürün’ün katılımıyla gerçekleştirildi.

Yönetim Kurulu Başkan Yargdomcısı Ürün, yaptığı konuşmasında, “Dünyada bile ses getiren 2023’ün en önemli seçimi’ni tamladık.” Dedi.

Ürün, yaptığı konuşmasında “Yönetim Kurulu Başkanımız TOBB Genel Kurulu nedeniyle Ankara’da. O nedenle de, bu Meclisimizde sizlere hitap ediyor olmaktan mutluluk duymaktayım.” Diye başladı.

ANA MADDELER GÜNDEMİN İLK SIRASINDA YERİNİ ALMALIDIR

Meclis Başkan Yardımcısı Ürün, konuşmasında,  “Bırakınız Türkiye’yi Dünyada bile büyük ses getiren ve The Economist tarafından “2023’ün en önemli seçimi” başlığını attığı seçimleri tamamladık. Öncelikle, büyük bir katılımla ve sorunsuz bir şekilde seçimlerin gerçekleşmesi çok önemlidir. Sorumluluklarının gereğini yapan her bir vatandaşımızı kutluyorum. Seçimi kazanan ve istikrarlı başarısını devam ettiren Sayın Cumhurbaşkanımızı tebrik ediyorum. Gayretli, saygılı ve nitelikli yarışından ötürü de Sn. Kılıçdaroğlu’nu tebrik ediyorum. Son birkaç ayı sadece seçim gündemi ile geçirdik. Artık, Türkiye’nin gündeminde siyaset geride kalmak zorundadır. Şu andan itibaren ana meseleler gündemin ilk sırasında yerini almalıdır.”

28.DÖNEM MİLLETVEKİLLERİ İZMİR İÇİN EL ELE VERMELİ

İlk tur seçiminde 28. Dönem milletvekillerinin belirlendiğini, parlamentonun da  son şeklini aldığının altını çizen Ürün, “İzmir için de, seçilen her bir vekili tebrik ediyor başarılar diliyorum. Bizlerin kendilerinden beklentimiz büyük. Parti ismi ne olursa olsun İzmir adına, İzmir için seçilen vekillerin ilin tüm kurumları ile birlikte el ele olması, konulara çözüm araması dileğimizi ben de tekrarlamak isterim. Seçimler artık geride kaldı dedik ve artık gerçeklere dönme vakti.

Birleşmiş Milletler’in düşünce enstitüsü olan DESA 2023 beklentilerine ilişkin bir rapor yayınladı. Raporda; “Jeopolitik gerilimler, zayıflayan küresel talep ve sıkılaşan para ve maliye politikaları nedeniyle küresel ticaret baskı altında kalmaya devam ediyor. Mal ve hizmetlerde küresel ticaret hacminin 2023’te pandemi öncesi eğilimin çok altında yüzde 2,3 büyüyeceği tahmin ediliyor.” Denilmektedir.”

EKONOMİLER İÇİN BÜYÜK RİSKLER DÖNEMİ

Ürün, “Küresel finansal koşulların hızla sıkılaşmasının, gelişmekte olan birçok ülke ve geçiş sürecindeki ekonomiler için büyük riskler oluşturmakta olduğunun da altı çizildi. Küresel resesyona ilişkin endişeler yılın başındaki gibi keskin olmasa da, slaytta da görüldüğü gibi küresel ekonomide pandemi ile birlikte sınırlı bir büyüme performansı görülmektedir. Çin’in içinde olduğu Doğu Asya ve Hindistan’ın dahil olduğu Güney Asya büyümede öncü bölgeler olmaya devam ediyor. İlginç olan ise her bir bölgenin 2023 yılı için 19 yıllık ortalama büyüme oranlarının altında kalacak olmasıdır.

Özellikle gelişmekte olan ülkeler için de şöyle bir öneri sunulmakta: “Mevcut politika zorlukları, birçok gelişmekte olan ekonominin düşük büyüme ve yüksek borç kısır döngüsüne hapsolmasını önlemek için daha güçlü sınır ötesi politika işbirliğini ve uyumlu küresel eylemleri gerektirmektedir.”

Küresel ekonomide gerçekler böyle iken, gerek içerde gerekse dışardan birçok ekonomist Türkiye özelinde uyarılarda bulunuyorlar. Kriz kahini olarak bilinen Nouriel Roubini’nin attığı son tweet dikkat çekicidir. Seçimlere atıfta bulunarak; “Türkiye tam teşekküllü bir para ve mali kriz yaşayacak. Net Merkez Bankası rezervleri şimdiden 60 milyar $’a kadar ekside, cari işlemler açığı ve enflasyon hızla artıyor.”

Bu, konusunda uzman bir ekonomistin yorumudur. Dikkate alınır veya alınmaz. Şu anda PMI verileri güçlü geliyor. Enflasyon düşme eğilimini sürdürüyor. Ancak, reelde piyasaların yaşadıkları ortada. Her bir sektörümüzün üretim için, ihracat için, istihdam temin edebilmek için nasıl mücadele içinde olduğunu bizler biliyoruz. Enflasyon gerilese de, hiçbir şekilde maliyetlerimiz gerilemediği gibi aksine artmaya devam ediyor. Finansman maliyeti ve temin etme konusunda yapılan her bir düzenleme üretimin önünde duvar örmektedir. Dövize ilişkin yapılan uygulamaların ve kur üzerindeki stresin yarattığı mağduriyeti malum. CDS risk priminin 700’e ulaşması da tüm bunların bir sonucudur. Bunun artık görülmesini ve geri adım atılmasını istiyoruz.” Şeklinde konuştu.

YENİ BAKANLAR KURULUNUN İŞİ ÇOK ZOR

Ürün, “ Yeni belirlenecek olan Bakanlar Kurulumuzun işi çok da kolay görünmüyor. Ancak, konular doğru tespit edilip, çözümler doğru yerde aranırsa, her şeyin de mümkün olduğunu özellikle vurgulamak isterim. Türkiye ekonomisinde her kesimin elini kolunu bağlayan, satın alma gücünü gerileten enflasyon ana konudur. Gıda enflasyonu da birçok sebepten dolayı oldukça yüksek seyretmeye devam etmektedir.

Öyle ki, Dünya ortalamasında gıda enflasyonu Mart itibari ile yıllık %21 gerilerken, OECD ülkelerinde artış %14, Euro Bölgesi’nde %17,5 Ülkemizde de %54 seviyelerindedir. Tarım ülkesinde bu denli bir artışı kabul etmek mümkün değildir. Anadolumuzun verimli toprakları, yeniden özüne dönmelidir.” Diye uyarılarda da bulundu.

TÜRKİYE’DE TOPLAM SANAYİ ALANI ARTIRILMALI

Ürün, şöyle devam etti;  “Ülkemizin toplam alanının yüzde 49’u tarım alanıdır. Yüzde 30’u ormanlık alandır. Sadece binde 4’ü sanayi alanıdır. Ve bizler bu binde dörtlük bir alanda üretmeye, katma değer yaratmaya çalışıyoruz. Yeni yatırım taleplerine özellikle de büyük çaplı yatırımlara yer tahsisi yapılamıyor.

 Çünkü, böyle bir alan bulunamıyor. Çünkü, kriterler ortada: Kentin dışında olmak zorunda, tarım alanı kesinlikle olamaz. Keza, ormanlık alan mümkün değil. Peki biz, yatırımlarımızı, üretimlerimizi nerede yapacağız. Türkiye nasıl gelişecek? Küresel ekonomide korumacılığın öne çıktığı bir dönemde nasıl üretip, nasıl büyüyeceğiz?”

DEPREM KONUTLARINA DA DİKKATİ ÇEKTİ

“Bu noktada özellikle altını çizmek isterim ki, tarım arazileri tarımsal üretim için kullanılmalıdır. Konut yapımına izin verilmemelidir. Deprem gerçeği de dikkate alınarak kayalık alanlarda konut yapımı artırılmalıdır. Üretim ekonomisi ile gelişmeyi başarmış ülkelerin sanayi alanlarına bakınız lütfen. 357 bin km² yüzölçümü ile Almanya’nın sanayi alanı yüzde 4,4, OECD ortalaması  yüzde 2,5, İtalya’nın  yüzde 2. Türkiye’nin ise 783 bin km²’lik yüzölçümü içinde sanayi alanının payı sadece binde 4. Yani, ülkemizde Bilecik ilinin yüzölçümü kadar bir yer. Bu oranı en az yüzde 1’e çıkarmalıyız. Peki, bu alanları nasıl genişletebiliriz? Sanayiye nasıl alan yaratabiliriz?

Sanayi Bakanlığı’nın da bu yönde bir eğilimi olduğunu biliyorum. Ancak, bunu tek başına bir bakanlık yapamaz. Bunun için tüm kurum ve kuruluşların içinde olduğu etkili, samimi bir yönetişim gerekmektedir.  Atıl durumda, tarıma elverişsiz 300 milyon metrekare hazine arazimiz var. Bugüne kadar 21 OSB’nin kurucu ortağı bir Odayız. Yeni bir OSB kurmak istediğimizde alan bulamadığımızın da altını çizmek isterim. “

TÜRKİYE’NİN GELECEĞİ ÜRETİMDE

“Ekonomimiz maalesef alarm veriyor. Türkiye’nin geleceği üretimdedir. Yeni üretim alanları arıyoruz, bulamıyoruz. Beklentimiz devletimizin bizleri de içine alan samimi bir çalışma ile ülke yararına gerek orman, gerekse hazine arazilerini makul seviyede sanayicinin hizmetine sunmasıdır. Sayın Cumhurbaşkanımızdan da talebimiz bu hususta bizlere destek olmasıdır.  Basın mensubu arkadaşlarımızdan da, üretimin devamlılığı, milli ekonomi için talebimizin duyurulmasında bizlere yardımcı olmasını rica ediyorum.

Sektör tanıtım sunumumda sizinle paylaştığım bir slaytı tekrar dikkatlerinize sunuyorum. Toplam ormanlık alanımız yüzde 29. Ormanlık alanın yüzde 88’i koruluk/maki alan. Yüzde 12’si baltalık yani gerçek ormanlık alan.

Yanlış anlaşılmasın lütfen. Biz yüzde 88’lik alanı talan edelim, imara açılsın, sanayiye açılsın demiyoruz. Ancak, üretmek, yatırım yapmak isteyen sanayici bu kadar dar alanda paslaşırken, bu kadar katı tutumu da anlamak mümkün değil.

Bildiğiniz gibi Anayasamız ile ormanlık alanların korunması güvence altına alınmıştır.

A. Ormanların korunması ve geliştirilmesi

Madde 169 – Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir.

Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz.

Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. Ormanların tahrip edilmesine yol açan siyasi propaganda yapılamaz; münhasıran orman suçları için genel ve özel af çıkarılamaz. Ormanları yakmak, ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçlar genel ve özel af kapsamına alınamaz.

Orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen, aksine tarım alanlarına dönüştürülmesinde kesin yarar olduğu tespit edilen yerler ile 31/12/1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş olan tarla, bağ, meyvelik, zeytinlik gibi çeşitli tarım alanlarında veya hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler, şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerler dışında, orman sınırlarında daraltma yapılamaz. Bu şekilde bir ifade ile hareket alanımız tamamen kısıtlanmaktadır. Bu karar, yolların genişletilmesine engel olmakta, elektrik hatlarının çekilmesini sınırlamakta, su kanallarının açılmasını olumsuz etkilemektedir.”

ORMANLIK ALANLAR LÜKS VİLLAYA AÇILIYOR

“Oysa, yine biliyoruz ki, ormanlık alanlar istenildiğinde konuta, lüks yazlıklara açılabiliyor. Bu mümkün iken, sanayiye açılamıyor. Keza tarım alanları da konuta açılarak, üreten Türkiye yerini tamamen tüketen Türkiye’ye bırakmıştır. Gıda enflasyonunu sizinle paylaştım. Çarşı-pazarda sebze meyve fiyatları malumlarınız. Yapılan ithalat ortada ve küresel gıda arz güvenliği riski ile karşı karşıya iken, tarım arazilerinin imara açılması hususunda da daha dikkatli olunmalıdır.”

KARAR VERİCİLER SÖZÜMÜZÜ DUYSUNLAR

“Sözün özü, eğer ki, üretim ekonomisi olmak istiyorsak, yabancı sermayeli büyük yatırımlar ülkemize gelsin, know-how getirsin hedefliyorsak, cari açığımız kapansın, refah seviyemiz artsın amacındaysak, sanayiciyi küstürerek, motivasyonunu bozarak, üretim alanlarını kısıtlayarak bunlara ulaşmamız mümkün değildir.  İnanıyorum ki, karar vericiler sesimizi duyacak ve haklı taleplerimizin gereğini yapacaklardır. Çünkü, bu güzel ülke hepimizin. Bu verimli topraklar bizim. Birlikte hareket edebilirsek, ortak aklı devreye alabilirsek, birlikte de mutlu olmamamız için hiçbir sebep görmüyorum.” Şeklinde sözlerini tamamladı

Bunları da sevebilirsiniz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir